24 Temmuz 2012

Tour de France '12 Değerlendirmesi Bölüm 1: Tour Öncesi Beklentiler ve Giriş

Kısmen uzun denilebilecek bir aradan sonra yeni bir yazı ile bloga geri döndüm, bildiğiniz üzere Giro'yu pas geçmiş ve değerlendirme yazısı yazmamıştım ama söz konusu Tour olunca; ki önceki yıllara nazaran pasif, rekabetsiz ve mücadelesiz de geçmiş olsa Tour de France ve içinde bulunduğu temmuz ayı biz bisiklet severler için on bir ayın sultanıdır.Dolayısıyla pas geçmem gibi bir şey de söz konusu olamazdı, sözü daha fazla uzatmadan Tour başlamadan önceki beklentiler ve peloton'un durumuyla yazıma başlıyorum;

Giro'nun bitmesiyle gözler Tour de France'a döndüğü anda tüm peloton, medya ve izleyicilerin en sık konuştukları ve yıllar sonra '12 Tour akıllara geldiğinde söz konusu edilecek ilk şey olan durum, parkurun biri prolog ikisi bireysel olmak üzere toplamında 100 km'ye yaklaşan zamana karşı etap içeriyor olmasıydı.Daha da geriye gidersek parkur ilk açıklandığı andan itibaren gerek otoritelerin gerekse izleyicilerin klasik favori Alberto Contador ve geçtiğimiz yılın galibi Cadel Evans'ın yanına yazdıkları isimler zamana karşı uzmanından genel klasman adayına devşirme Bradley Wiggins ve biraz kilo vermesi halinde zaten yokuş çıkma kabiliyeti olan Tony Martin olmuştu.Devamında sezon içerisindeki gelişmelerle Contador ve Andy Schleck'in devre dışı kalması, Giro'da kendisini aşan bir performansla zafere ulaşan ve iyi zamana karşı koştuğu bilinen Ryder Hesjedal'ın, bu sezon yıllardır beklenen performansı gösterebilecek forma ulaşan Denis Menchov'un, Giro'yu Ivan Basso'ya bırakarak bu sezon en büyük iddiasını Tour'a saklayan Vincenzo Nibali'nin ve California Turunda elit bir tırmanış performansı gösteren Robert Gesink'in listeye eklenmesiyle zaten alışılagelmedik bir Tour izleyeceğimiz neredeyse kesindi.Hatta Dauphine'ye kadar ben her ne kadar zamana karşı etapların bu kadar belirleyici olmasına karşı olsam da rekabetçi bir Tour izleyeceğimizi bekliyordum ancak Bradley Wiggins'in Dauphine'deki inanılmaz formu, Sky'ın liderlerini korumak, domesik desteği sağlamak adına harika işler çıkarması ve Cadel Evans'da dahil kimsenin onlara karşı koyamaması biz izleyicilerin şevkini daha Tour başlamadan kırdı.

Yeşil Mayo klasmanında ise son yıllarda görmediğimiz kadar fazla iddialının olduğu bir Tour de France olacağı bekleniyordu.Sezonun parlayan yıldız adayı Peter Sagan, dünyanın en hızlı sprinteri Mark Cavendish, nam-ı diğer yam yam Andre Greipel ve HTC-Highroad'un dağılmasıyla Cevndish'in domestikliğinden GreenEdge'in sprint liderliğine terfi eden Matt Goss arasında büyük bir rekabet olacak olması izleyicilerin gözünde yeşil mayonun sarı mayodan daha büyük ilgiyle beklenmesine yol açtı diyebiliriz.

Tour öncesi genel yargılar ve beklentileri bu şekilde sıralamamız yanlış olmaz sanıyorum bu da yazımın sonuna geldiğimizin habercisi.İkinci bölümde Tour'un içine girecek, özel bulduğum etapları ve bu etapların kahramanlarıyla karşınızda olacağım...

Murat Özkurt
Devam edecek...




1 Mayıs 2012

Formula 1'in Kara Haftasonu ve Yaşamış En Hızlı Adam: The Real Rainman Ayrton Senna

1 Mayıs motorsporları ve bilhassa Formula 1 tutkunları için senenin en kara günlerinden biridir.Bu 1 Mayıs aynı zamanda Peloton & Paddock'un yayın hayatının da ilk 1 Mayısı olacağı için bu güne özel birşeyler karalamamam mümkün değildi.Seçimim sadece Ayrton Senna'yı anlatmaktansa 1994 Imola Grang Prix haftsonunda yaşananların, Roland Ratzenberger ve Ayrton Senna'nın tarihi yarışlarınından kesitlerin ve söyledikleri sözlerin, ölümlerinin ardından motorsporları ve Formula 1'in geleceğine yaptıkları etkinin ve onların ardından yarış dünyasındaki isimlerin fikirlerinin yer aldığı bir derleme yazısı oluşturmak olacak, beğenmeniz dileğiyle...

Bölüm 1 - Lanetli Haftasonu: 1994 Imola Grand Prix
Aslında olacak olan herşey habercileriyle birlikte gelmiş gibiydi.Bu haberci bilimsel bir sebep-sonuç ilişkisinden çok benim gibi her konuya rasyonalist bakan beyinlerde bile sonradan ilahi açıklamalara sebep olabilecek tesadüflerin bir zinciri gibiydi adeta. 
29 Nisan günü yapılan Cuma antremanları sırasında Rubens Barrichello'nun Jordan'ı 225 km hızla Variente Bassa virajına girerken lastiklerin kerblere teması sonucunda havanlamaya başlar.Araç havada bir kaç takla attıktan sonra pist kenarındaki lastik bariyerlere ters olarak çakılır.Pistteki medikal ekibin olay yerindeki müdahalesiyle Barrichello bilinci kapalı halde araçtan çıkarılır ve hastaneye kaldırılır.Rubens Barrichello cumartesi günü taburcu edilir ancak burnunda bir kırık ve kolunda bir alçı ile.
Sıralama turlarının yapılacağı cumartesi gününe gelindiğinde takvim yaprakları 30 Nisanı gösteriyordu.Seansın bitimine 20 dakika kala Simtek Racing'in çaylak Avusturyalı'sı Roland Ratzenberger Acque Minerali şikanındaki kerblere çok sert çarpması sebebiyle ön kanadını kırar, Ratzenberger pite girmek yerine tur atmaya devam etmeyi tercih eder.Bir sonraki turda ön kanadındaki kırık nedeniyle Villenueve virajını alamaz ve 306 km hızla virajın dışındaki beton bariyerlere dik açıyla çarpar.Aracın pilot bölümü hasar almasa da çarpmanın şiddetiyle Ratzenberger'in kafatasında kırık oluşmuştur.Dönemin Formula 1 doktoru Prof. Sid Watkins kaza yerinde ilk müdahaleyi yapar ve ardından Ratzenberger hastaneye kaldırılır.Kaza ardından 25 dakika durdurulan sıralama seansı yeniden başlatılır.Sıralamalar devam ederken hastaneden gelen haber şok etkisi yaratır, Ratzenberger çarpmanın etkisiyle geçirdiği travma sebebiyle hayatını kaybetmiştir.Ratzenberger 1982 Kanada Grand Prix'inde hayatını kaybeden Ricardo Paletti'nin ardından bir yarış hafasonunda hayatını kaybeden ilk Formula 1 pilotu ve 1986 yılında Paul Ricard pistinde test sürüşü yapan Brabham pilotu Elio de Angelis'in ardından bir Formula 1 aracı içerisinde hayatını kaybeden ilk Formula 1 pilotu olmuştur.
Pazar sabahı yarış için hazırlıklar yapılırken muhtemelen padoktaki kimse cuma ve cumartesi günü yaşanaları gölgede bırakabilecek derecede büyük bir facianın yolda  olduğunu tahmin edemezdi.Daha yarışın startının verilmesiyle aracının motoru çalışmayan J.J. Letho pist üzerinde kalır.Arka bölümden kalkan ve Letho'yu yeterince erken farkedemeyen Pedro Lamy Letho'nun aracına arkadan çarpar.Çarpmanın etkisiyle araçlardan kopan lastikelr ve karbon fiber parçaları seyircileri koruyan bariyeri aşar dokuz kişinin yaralanmasına sebep olur.Yarış kontrol bunun üzerine pistteki parçaların temizlenmesi için güzenlik aracını piste sokar.Güvenlik aracı periyodunun bitiminden iki tur sonra Tamburello virajına doğru ilerleyen Ayrton Senna 306 km hızla viraj dışındaki duvara doğru yol alır, aracın hızı çakıl havuzunun etkisiyle 211 km2ye kadar düşer ancak beton duvara çarmaktan kurtulamaz.Kazanın ardından kırmızı bayrak sallanır ve Prof. Sid Watkins Senna'ya ilk müdahaleyi yapar ve ardından Senna helikopter ile Bologna yakınlarında ki Maggiore Hastanesine nakledilir.Yarışa tekrar star verildiğinde kazanın üzerinden 37 dakika geçmiştir.Finishe 10 tur kala pitten çıkan Minardi sürücüsü Michele Alboreto'nun aracından fırlayan arka lastik iki Ferrari ve bir Lotus mekanikerinin yaralanmasına sebep olur.Mekanikerler tedavi için hemen hastaneye kaldırılır.Michael Schumacher, Nicola Larini ve Mika Hakkinen'in önünde finishi geçeriek 1994 sezonunda ki ilk üç yarıştan galibiyetle ayrılır.Nicola Larini ise kariyeinin ilk ve tek podyumuna ulaşır.Yarışın ardından yapılan podyum seramonisinde hayatını kaybeden Rolad Ratzenberger ve diğer kazalar nedeniyle şampanya patlatılmaz.Yarışın finishinden 2 saat 20 dakika sonra basın karşısına geçen Dr. Maria Teresa Fiandri, Senna'nın hayatını kaybettiğini açıklar.Yapılan otopsiye göre Senna'nın ölüm sebebi aracın süspansiyonundan kopan bir parçanın kaskını ve kafatasını delerek verdiği zarardır.Senna'nın ölüm saati ise 14:17 olarak açıklanır, Senna kaza anında hayatını kaybetmiştir.


Ölümlerinin Ardından Senna ve Ratzenberger Hakkında Söylenenler

''Senna bize sadece hayallerimizde görebileceğimiz standartlar koydu.'' - Derek Warwick

''Imola pisti çalışanlarından biri Senna'nın kokpitinde bir Avusturya bayrağı bulmuştu.Eğer yarışı tamamlayabilseydi o bayrağı önceki gün hayatını kaybeden Avusturya'lı pilot Roland Ratzenberger anısına dalgalandıracaktı.'' - Steve Machett(1990 - 98 Benetton Mekanikeri)

''Senna değişik bir insandı.Bir yarışta kaza yapan Eric Comas'ı kurtarmak için kazanmayı hiçe sayarak, yarış içinde aracını durdurup ona yardım etmek için yanına gitmiştir.Bunu da sahibi olduğu rekorların biri olarak yazabiliriz.Kurtardığı toplam pilot sayısı: 1.'' - Martin Brundle


Jeremy Clarkson'a göre tarihin en iyi pilotu Gilles Villeneuve'dür, fakat Top Gear'ın hazırladığı Senna bölümünde şunu fark eder: ''Villeneuve bazı yarışlarda olağanüstü sürerken, Senna ise otomobile her oturduğunda harikadır.'' 

''O kağıt üzerinde bir aracı rakibinden bir saniye daha yavaş da sürebilirdi.Böyle bir durumda rakibinizi mağlup edemeyeceğinizi düşünürsünüz.Pilotların %99'u bunu kabul edecek ve diyeceklerdir ki 'Haftaya yeni bir motor ile beraber yine burada olacağız.'Ayrton böyle değildi.O 'en hızlı olabilirim' diye düşünür ve bunu yapardı da.Hayal kurmuyordu.Sadece yapıyordu.'' - Gerhard Berger

''Ona karşı yarışabildiğim için kendimle gurur duyuyorum.O bir profesyonel olarak saygı duyduğum tek pilot, Senna'nın onuruna bir daha asla Formula 1 aracı koltuğuna oturmayacağım.'' - Alain Prost

''Senna'nın hayatı bir örnektir.Bu sporu bu kadar çok seven ve emeğinin meyvelerini alan bir pilottu.Dünya en büyük pilotlarından birini kaybetti.Formula 1'in onsuz tadı olmayacak'' - Emerson Fittipaldi

''Senna çok özel bir kişiliği olan, zeki cesaretli ve diğer sürücülerden çok farklı olan bir pilottu.'' - Ron Dennis

''O'nu kaybetmeye alışmış olmak imkansız.O'nu tanıyan herkes çok özel birini kaybettiğinin farkındadır.'' - Frank Williams

''Senna bir dahi.Dengesizliğin doğru tarafında durduğunu ama çok uçlarda gezindiğini söyleyebilirim.Her defasında bu işten paçasını çok zor sıyırıyor ve bu da beni korkutuyor.'' - Martin Brundle

''94 için konuşuyorum.Yaşasaydı Senna şampiyonluğu kazanırdı.Bu şampiyonluğu O'na vermek isterdim.O bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi sürücüydü.O'nun gelecekte daha neler yapabileceğini asla bilemezsiniz.'' - Michael Schumacher

''Ayrton ile çalıştığım dönem teknoloji açısından büyük farklılıklara sahipti.Senna ile çalıştığım dönemde henüz telemetre sistemi yoktu ve kullandığımız birkaç veri toplama sistemini bugünkü telemetre ile karşılaştırmak mümkün değil.O nedenle pilotlar hem en hızlı turları atmaya çalışıyorlardı hem de pist üzerinde aracın verdiği tüm tepkileri hafızalarında tutup bize aktarmak zorundaydılar.Bu açıdan değerlendirdiğimde evet Senna inanılmaz bir pilottu.Ne sorarsanız sorun pistin her tarafını metre metre viraj viraj cevaplardı.İnanılmaz derecede mükemmeldi ve mükemmeliyetçi olmamızı beklerdi.Bazen kazandığımızda bile kendimizi rahat hissetmezdik.'' - Bernard Dudot

Senna Hakkında Bilinmeyenler ve Tarihi Diyaloglar

Senna bir yarış öncesi McLaren takım patronu Ron Dennis'le bir diyaloğa girer:
 ''Bugün bu araç finih göremez, motordan tuhaf sesler geliyor.''
Ron Dennis ''otomobilin hiç bir sorunu olmadığını ve ayarlarının mükemmel olduğunu'' söylesede McLaren-Honda mekanikerler tarafından baştan sona tekrar kontrol edilir ve bir aksaklık tespit edilmez.Araç yarışa çıkar ancak motor arızası nedeniyle finish göremez yapılan kontrollerde arızanın sebebi açıklanamaz ancak Senna zaten biliyordur.

30 Nisan 1994 günü Roland Ratzenberger hayatını kaybettikten sonra o dönemde Formula 1 pist sağlık ekibinin başında olan Profesör Sid Watkins anılarında Ayrton Senna'nın, ölüm haberine tepkisini "Ayrton yıkılmıştı ve omuzumda ağladı." şeklinde aktardı.Watkins "Daha ne yapman lazım? Üç defa şampiyon oldun, açık farkla en hızlı sürücüsün.Hadi burada bırak ve balık tutmaya gidelim" diyerek Senna'yı yarışmamaya ikna etmeye çalıştığını; ancak onun "Sid, bizim kontrolümüzde olmayan şeyler var. Yarışı bırakamam, devam etmeliyim." şelinde karşılık verdiğini yazdı."

Senna bazen çok ileri gittiğini itiraf ediyordu.1988 Monaco GP'sinde pole pozisyonunu aynı aracı kullanan takım arkadaşı Prost'un yaklaşık 2 saniye önünde kazanınca sıralamaların ardından yaptığı açıklamada bilincini yitirdiğini ve çok korktuğunu söyledi: ''Tur boyunca bir tünelde gibiydim, sanki başka bir boyuttaydım.Kendime gelince yavaşlamaya başladım.''.

İngiliz polisi Senna'yı İngiltere GP'si öncesi aşırı hızdan durdurur. 
Polis sorar : ''Ne yaptığını sanıyorsun 200 kmh ile gidiyorsun Kendini Mansell mı sanıyorsun?'' 
Senna cevap verir : ''Hayır Senna....''  

''İmola'da bir hafta sonu hatırlarım, sıralamalarda bir tur Senna bir tur ben en hızlı zamanı yapıyorduk.Artık son lastik setine gelmiştik.Pitte Senna arabasından indi yanıma geldi ve ''Bu iş tehlikeli olmaya başladı ama sen bilirsin benim açımdan sorun yok'' dedi.'' - Gerhard Berger

Senna'nın Formula 1 kariyeri boyunca padoktaki en yakın arkadaşı McLaren'de yarıştığı dönemde takım arkadaşı Gerhard Berger'dir.Berger deyim yerideyse bir eşek şakası uzmanı olarak tüm boş vaktini Senna'yla uğraşmakla geçirir ve ikinin arasında geçen ilginç olaylardan bazıları:

- Monza'da bir helikopter yolculuğu sırasında Senna, Berger'e yeni özel yapım çantasını göstererek, çantanın karbon fiber malzemeden yapıldığını ve parçalanamaz olduğunu söyler.Berger de bunu kanıtlamak için Senna'nın çantasını kaptığı gibi helikopterden aşağıya atar.Çanta daha sonra sağlam bir şekilde bulunur, Berger çok eğlenmiştir.

- Monza'da ki olayın ardından, Avustralya'da bir otelde, Berger Senna'nın yatağını hayvanlarla doldurur.Senna delirir ve Berger'e "1 saattir odamdaki 12 kurbağayı yakalamaya çalışıyorum." diye çıkışır.Berger'in Senna'ya cevabı ise "Yılanı da buldun mu peki?" olur.Berger'in olayla ilgili yorumu "O'nun hayvanları sevdiğini düşünüyordum, yanılmışım." demek olur.

- Senna bu iki olayın intikamını almakta gecikmez.Berger'in otel odasının havalandırmasına en kokulu fransız peynirlerini koyarak Ona yaptıklarının karşılıksız kalmayacağını gösterir.

- Japonya'da gerçekleşen bir diğer olayda, Senna ve arkadaşı Maurício Gugelmin, Berger'in ayakkabılarını tıraş kremiyle doldurur.Berger, o akşam smokininin altına spor ayakkabılarını giyerek bir yemeğe katılmak durumunda kalır.

- Ayakkabı olayının ardından intikam olarak Berger'in Senna'nın pasaport resmini değiştirmesi ve bunun neticesinde Senna'nın Buenos Aires havaalanında 24 saat boyunca yetkililer tarafından tutulmasıyla sonuçlanan olay ise ikilinin arasında geçen olayların muhtemelen en bilineni.Ron Dennis'in yaptığı açıklamaya göre, Berger'in pasaporta yapıştırdığı fotoğraf bir erkek cinsel organı fotoğrafıydı

- Berger'in bu şakasına Senna'nın verdiği karşılık oldukça masum sayılır.Berger'in bütün kredi kartlarını süper yapıştırıcıyla tek parça haline getirmekle yetinmiştir Senna.

Ayrton Senna'nın ölümü ikili arasındaki bağın kopmasına neden olmamıştır.Gerhard Berger, Ayrton Senna'nın yeğeni olan Williams pilotu Bruno Senna'nın menajerliğini ve danışmanlığını yürütmektedir.

Aryton Senna'nın Tarihi Sözleri ve Röportajları

"Yarışlar ve rakiplerle mücadele benim kanımdadır, benim bir parçamdır.Eğer bir gün, hayatıma mal olacak bir kaza geçirirsem, tek isteğim her şeyin hemen, bir anda olup bitmesidir.Tekerlekli sandelyeye mahkum kalmak istemem ya da hastane köşelerinde yıllarca sürünmek de istemem.Yaşayacaksam her şeyimle, bir bütün olarak yaşamalıyım.Yarım olarak yaşamak beni mahveder..." - Ayrton Senna

''Belirli bir günde, belirli koşullar altında bir limitinizin olduğunu düşünürsünüz.Sonra bu limite ulaşmak için çalışmaya başlarsınız ve ulaşırsınız da...Ve dersiniz ki ''işte limit bu''.İşte bu limite ulaştığınız zaman birşey olur ve limitleri biraz aşabilirsiniz.Düşünce gücünüzle, kararlılığınızla, iç güdülerinizle yaparsınız bunu.Mükemmel bir deneyimdir ve çok yükseklere uçarsınız...'' - Ayrton Senna

''Kazanan bir pilotun neler hissettiğini asla anlayamazsınız.Çünkü kask anlaşılmaz duyguları içersinde saklar.'' - Ayrton Senna

''İkinci, sadece birinci kaybedendir.'' - Ayrton Senna

''Bu turda en iyiyim ve bunu size kanıtlayacağım.Bir daha ki turda da kanıtlayacağım ve ondan sonrakinde de...'' - Ayrton Senna

''Yarış herkes için zor şartlarda geçti ama zor benim hırsımı, hırsımda azmimi tetikliyor.Bugün bizim çocuklara yarışmayı öğrettim, bir sonraki yarış ise uçmayı öğreteceğim.'' - Ayrton Senna

''Problemsiz kazanmak çok güç.Savaşmak, zaman harcamak zorundasın, bütün inancın ve idealin bu olmalı.Eğer savaşamıyorsan baştan kaybetmişsindir ve sen bir hiçsindir bütün bunlar için mücadele etmelisin.'' - Ayrton Senna

''Risksiz bir sürüş düşünemiyorum, her pilot kendini geliştirmeli.Her pilotun kendi limitleri var, benim ki ise diğerlerinin biraz üstünde...'' - Ayrton Senna

94' Imola haftasonunda hayatını kaybeden Avusturya'lı Roland Ratzenberger ve yaşamış son gladyatör, gerçek yağmur adam ve otomobillerin efendisi Efsane Ayrton Senna'yı özlemle anıyoruz...

Murat Özkurt


30 Nisan 2012

2012 Tour of Turkey Genel Değerlendirme ve Alanya-Antalya Etabı İzlenimleri

Bu girişi herşeyden önce harika bir etaptı diyerek yapmam gerekiyordu ancak yazının yaklaşık bir hafta kadar gecikmesi hem girişi hem de içeriği oldukça değiştirdi.Dün itibariyle turun son etabını da geride bıraktığımız için yazıya genel bir tur değerlendirmesi de eklemeyi uygun gördüm.

2012 Tour of Turkey Açılış ve II. Etaptan İzlenimler
Bu yıl Türkiye Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu için kuruluşunun ardından ikinci bir dönüm noktasıydı.Parkurun ters katedilmesi bir çok bisiklet otoritesi ve izleyici tarafından zaten son yıllarda dile getirilen bir opsiyondu.Üstüne bir de tırmanış etabı eklenmesi turun son yıllarda zaten artmakta olan prestijini daha da yukarıya taşıdı.Geçtiğimiz 3 sezonda Giro hazırlıkları kapsamında Pro Tour takımlarının domestiklerini ve bazı iyi sprinterleri Tour of Turkey'de izleme şansı yakalamıştık.Bu sezon bunlara Matthew Gos, Robie McEwen, Alexandre Vinokourov gibi isimlerin de katılmasıyla tur UCI takviminde World Tour düzeyinde olmayan en prestiji bir haftalık turlar arasına adını yazdırdı.
Tüm bu gelişmeler biz bisiklet tutkunlarını heyecanlandırmaya yetip de artan faktörlerdi.Aynı heyacanla ben de bir kaç ay öncesinden turu yerinde takip etmek adına bazı planlar yapmaya başladım.İlk planlar tüm turu takip üzerine olsa da sadece Alanya - Antalya arası koşulan 2.Etap'ın finihsinde yer alabildim.23 Nisan sabahı Alanya'dan etabın startıyla birlikte internet ortamından takip etmeye başladım.Eurosport'un canlı yayına girmesiyle beraber pelotonun Antalya'ya yaklaşmasını izlemek heyecan katsayımı oldukça arttırdı.Bir gün önce Maxim Iglinskiy'nin Liege-Bastogne-Liege zaferini onurlandırmak adına takım arkadaşı Alexandre Vinokourov'un yaptığı kaçış oldukça anlamlı ve keyif vericiydi.Peloton'un Aspendos yakınlarına gelmesi, benim için bir başka challange'ın başlaması anlamına gelmişti.Finishe yetişmek için Lara'dan Konyaltı Caddesine gitmek için yola çıktım ancak kentin ana arterlerinin 23 Nisan kutlamaları ve Tour of Turkey için trafiğe kapalı olduğunu hesap etmemem az kalsın sprint finishini kaçırmama mal olacaktı.Konyaaltı Caddesine vardığımda Andre Greipel, Matt Goss ve Matheo Pellucci'nin olduğu grup görüş mesafeme girmişlerdi. 
Bisiklet benim için herhangi bir sporcu veya takımla aramda taraftarlık bağının bulunmadığı bir spordur.Zaten taraftarlık kavramının bisikletin doğasına uygun olmadığını düşünenlerdenim buna rağmen Andre Greipel'in benim üzerimde nedensiz bir şekilde kötü bir algısı var.Ancak Greipel niçin Yamyam ve Alman Panzeri yakıştırılması yapıldığını sprinti canlı gözle izleyince anladım.Mark Cavendish'in aktif pelon içerinde ki en iyi sprinter olduğu açık ancak Andre Greipel kesinlikle izleyicilere daha fazla güç gösterisi sunuyor diyebilirim.Yıllardır Cavendish'in domestikliğini yapan ve bu sezon kendi yolunu seçerek GreenEDGE'e katılan Matt Goss'da ikinciliğine rağmen genel klasman mayosunu sırtına geçirerek her koşulda mücadelenin içerisinde olmak isteyen rekabetçiliğini gösterdi bizlere.
Bunlar etaptan notlardı, organizasyon ve atmosfere gelecek olursak bu nokta hala neden World Tour takviminde olmadığımızı gösteren noksanlıkların olduğu alan.Gerek podyum seramonisinde gerekse finishte kurulan padok alanında gözden kaçmayan düzensizliğin ve amatörlüğün açıklaması yok.Bir kaç medya kuruluşundan neredeyse zorla gönderilmiş diyebileceğim gazetecinin etabı kazanan Andre Greipel'in takımını ısrarla Omega-Pharma Lotto olarak deklare etmeleri ayrı bir komediydi.Bir başka ilginçlikse podyum alanındaki platformdan tutun da forma satış treylerine kadar tüm araçların Hollanda plakalı olması ve bu alanların direktörlüğü yapan kişilerin Flemenk olmasıydı ancak öyle bir düzen kurulmuş ki seramoniler bitip herkes dağıldığında işçiler platformları sökmek için çalışırken direktörlerin verdiği Flemenkçe emirleri anlayıp üstüne cevap bile verebiliyorlardı.

Akılda kalan bahsedilmesini gerekli gördüğüm noktalar bunlardı.Bunlar haricinde bir de etap sona erip podyum seramonisi de geride kaldıktan yarım saat sonrasında yaşanan başrolünde olduğum iki trajikomik olaydan da bahsetmemek olmaz: İlkinde turun karavanından çıkan Farnese-Vini'li Davide Ricci Bitti takım aracına doğru ilerlerken birden karşımda belirdi.Bir anlık heyecanla duraklasamda ardından ''Tebrikler Davide, bir fotograf çekinebilir miyiz?'' dedim.Evet yanıtını aldığım anda Davide'in bisikletini taşımak için gelen Farnese-Vini mekanikerinin eline makinamı tutuşturdum fakat o ana kadar çektiğim 50 civarıda fotografın etkisiyle şarjı tükenmiş makinam bana bu anı layık görmedi, geriye akılda kalan tek şey Ricci Bitti'nin ''Üzgünüm Dostum, çok yorgunum ve dinlenmem gerek.'' diyerek takım aracına gitmesi oldu.
İkinci olay ise bu olaydan yarım saat sonra gerçekleşti podyum platformu söküldü neredeyse tüm takımlar alandan ayrıldı ancak Matt Goss'un hala podyum seramonisinin ardından hala tur karavanında olduğunu biliyorduk.Ben finishin üzerinden bir saati geçik zaman geçti ancak Goss hala çıkmadı diye düşünürken, Goss'un çoktan alandan ayrıldığı haberini duymam Ricci-Bitti'nin üzerine cila etkisi yarattı.O kadar zaman Goss'un hala alanda olduğunu düşünmeme neden olan şey ise sağ üstteki fotografta gözüken GreenEGDE takım otomobiliydi ki 2 saat kadar oradan ayrılmadı.
Yazı yeterince uzun olduğu için turun genel değerlendirmesinin devamını ikinci bir yazıyla tamamlayacağım.Etap için bir kapanış yapmam gerekirse organizasyon ve atmosfer nasıl olursa olsun Greipel, Goss, McEwen, Renshaw, Petacchi gibi dünyanın en iyi sprinterlerini canlı gözle izlemenin ne kadar inanılmaz bir deneyim olduğudur.Umarız ki Tour of Turkey son yıllarda ki yükselen grafiğini sürdürür ve önümüzdeki yıllarda World Tour takviminde yer alır...


Murat Özkurt
 

1 Nisan 2012

de-Ronde'ye doğru...

Bisiklet sezonun en prestijli tek günlük yarışlarından ve belki de daha da önemlisi bahar klasiklerinin en görkemlilerinden Ronde van Vlaanderen'e saatler kaldı.de Ronde her zaman hikayesi bol olan ve hakkında her zaman söylenecek şeylerin olduğu bir klasiktir ancak bu sene çok daha farklı hikayelerden bahsedeceğiz.

Afscheid Muur
de Ronde  parkuruna 1975 yılında dahil olan, yarışın adeta kimliği atfedilen Muur van Geraardsbergen tırmanışı, bu sene yarışın bitiş noktasının Meerbeke'den Oudenaarde'ye taşınmasından dolayı parkurdan çıkartıldı.Benim gibi birçok bisiklet romantiğinin bundan rahatsız olduğu bir gerçek ancak Muur ve Bosberg'in yerini alan Oude Kwaremont ve Paterberg tırmanışları %4.5 ve %12 arasnda değişen ortalama eğimleri ile üç kez geçilecek olmalarının da etkisiyle şovdan bir şey kaybettirmeyecekler.

Köpekbalıkları ve Opportunistler
Hani diyoruz ya de Ronde her zaman hikayesi olan bir yarış diye, zamanda bir sene öncesine gidersek yarışın tek gerçek favorisi 2010'un yamyamı Fabien Cancellara'ydı.Ancak yarış boyunca bütün yükün kendisine binmesi Spartacus'ü bile yıldırmıştı ve popüler deyimle 'önce rakibinin tabağındakini sonra kendi tabağındakini yiyen' Nick Nuyens Meerbeke'de zafere ulaşan isim olmuştu.Böyle senaryolar bisiklette diğer sporlardan daha çok rastladığımız bir olgudur ancak de Ronde'nin bir profesyonel bisikletçinin iştahını ne kadar kabartan bir klasik olduğu asıl sebep olsa gerek.
Zamanda yolculuğu bırakıp günümüze gelecek olursak pazar sabahı gözlerimizin üzerinde olacağı ilk isim 2010'un kazananı Fabien Cancellara olacak.Radioshack-Nissan'ın Leopard-Trek'in eksiklerini kapatacak seviyeye gelmesi, Johan Bruyneel faktörü, Cancellara'nın sezona formda girmesi, Strade-Bianche zaferi ve Milan-Sanremo'da ki zamana karşı performansıyla kazanmaya en yakın şüphelilerden olacak.
Cancellara kadar iddialı bir diğer şüpheliyse kariyerinin dönüşünü yaşayan Tom Boonen.Kariyeri doping ve kokain kullandığı söylentileriyle sekteye uğrayan Boonen sezona en formda giren isim.Katar Turunda ki inanılmaz başlangıcı E3-Harelbeke ve Gent-Wevelgem zaferleriyle devam ettirdi, Boonen bu performansıyla kariyerinin en formada ikinci sezonunu yaşıyor, de Ronde'yi kazanması durumunda en çok kazananlar listesinde başa oturacak olması da bir başka motivasyon kaynağı.
Baş şüpheliler Cancellara ve Boonen haricinde sezonu Panne-Koksijde zaferiyle açan geçtiğimiz yıl sprintte Nick Nuyens'in gerisinde kalan Slyvain Chavannel diğer Omega Phama-Ouickstep sporcuları gibi sezona formda başlayan isimlerden ve takım arkadaşı Boonen'a takımın liderliğinde eşlik edecek isim olacak.
Süper yıldızları bünyesinde barındıran BMC ekibinden geçtiğimiz sezon kazanılmadık klasik bırakmayan Philippe Gilbert bu sene form düşüklükleri ve sağlık problemleriyle başladı ancak pelotonda eşsiz patlayıcı gücüyle tehdit oluşturması şaşırtıcı olmaz.Takıma bu sene dahil olan bir diğer isim Thor Hushovd'da takımın elit klasikçilerinden biri ancak form durumu soru işareti olacak.Bu iki isim dışında sezona formda başlayan Greg van Avermaet ve Alessandro Ballan'sa daha olan şüpheliler arasında.
Tüm bu isimler dışında tüm konsantrasyonunu de Ronde'ye çeviren Gent-Wevelgem'in ikincisi Liquigas'ın Slovak sporcusu Peter Sagan, sakatlık dönüşü form tutan Farnese-Vini'li Filippo Pozzato ve Team Sky'ın genç Norveçli'si Edvald Boassson-Hagen kazanması ihtimaller dahilinde olan diğer isimlerden bazıları.
Ayrı bir parantez de galibiyet iddiası olmaksızın BMC'nin deneyimli Amerikalı'sı George Hincapie daha önce 16 kez finishe ulaştığı de Ronde'de 17. kez finishe ulaşarak rekor kırmak için piste çıkacak.Kısa bir not: Hincapie'nin de Ronde'de ki en iyi derecesi 2006'da aldığı üçüncülük.
Daha bir çok ayrıntıdan bahsedilebilinir ancak ben burada noktayı koyuyorum.Gelenekleriyle, kaldırımlarıyla ve yepyeni Oudenaarde'siyle bu sene de Ronde'yi izlemek için daha çok sebebimiz var.

Murat Özkurt

31 Mart 2012

Formula 1 Özel Dosya: Unutulmayan Telsiz Konuşmaları Bölüm-1

Uzun zamandır yazmak istediğim konulardan biriydi bu.Yarış içerisindeki telsiz konuşmaları yarışın doğasını en iyi şekilde yansıtan anlardan biridir.Pilotların, takım direktörlerinin ve yarış mühendislerinin o an içerisinde bulundukları odaklanma, gerilim, öfke, stres, çaresizlik, keyif ve mutluluklarıyla söylenmiş yarış anını izleyiciye en iyi yaşatan o anlar bazense takım emirleri ve telkinler gibi tarihi anlarında belgeleridir.Bende bizi kimi zaman güldüren, kimi zaman şaşırtan kimi zamansa sinirlendiren bu anlardan son yıllara damga vurmuş olanlarından kendi seçtiklerimi paylaşacağım:

-Yer 2010 Avustralya Grand Prix'si yarış direktörü Fernando Alonso'ya 3.5 sn arkadan yaklaşmakta olan Lewis Hamilton'ın bilgisini veriyor ve Alonso'dan yarış konsantrasyonu bozmamak adına tebessüm ettirecek bir cevap geliyor: ''Bilmek istemiyorum!''.









-2006 Çin Grand Prix'si sinde Rubens Barichello'nun yarış mühendisinin motivasyon konuşması içerisinde geçen bir kelime yarış atmosferinin ne kadar rekabetçi ve acımasız olduğunun göstergesi adeta: ''Heidfeld'ten ilk sektörde yarım sn çaldın, lütfen yakala ve 'öldür' O'nu!''.








-Juan Pablo Montoya 2002 Belçika Grand Prix'si sıralama turlarında kendisini engelleyen Kimi Raikkönen'e sinirini telsizden iletiyor: ''F.ckin Raikkönen, you are a f.ckin idiot!''.









-2006 Japonya Grand Prix'sinde BMW-Sauber pit duvarıdan Robert Kubica'ya verilen anlaşılması zor takım emri: ''Git ve Heidfeld'i geç.''.








-Ve 2010 Almanya Grand Prix'sinde Rob Smedley'nin Felipe Massa'ya verdiği tarihi takım emri: ''Fernando senden daha hızlı, lütfen bu mesajı onaylar mısın.''

Murat Özkurt
Devam edecek...

19 Ocak 2012

Formula 1 Özel Dosya: Kaybolan Yetenekler ve Test Pilotları - Bölüm 1: Alexander Wurz, Anthony Davidson

1990'lı yılların sonuyla beraber büyük otomobil üreticileri motorsporlarının ve özellikle Formula 1'in markaların tanıtım ve reklam açısından küresel pazardaki en önemli podyumlardan biri olduğunu farketmesiyle beraber spor hızlı ve köklü bir değişime uğradı.Artık takımlar bu reklam pastasından faydalanmak izleyicilerin görmek istediklerini sunmak zorundaydı.Özellikle 2000'li yılların izleyici kitlesinin yaş ortalamasınında gençleşmesi üzerine üreticiler, takımlar ve sponsorlar kendi marka imajlarını izleyicilerle paralel şekilde uyarlayarak genç ve yetenekli pilotları spora kazandırlar.Bu değişimin ilk habercisi 1996'da Williams'la Formula 1'e adım atan Jack Villeneuve oldu.Devamında 2000'de yine Williams'la Formula 1'e adım atan Jenson Button artık Formula 1'in yeni trendinin bir ürünüydü.Büyük tanıtımlar ve beklentilerle gelen bu iki isim kısa sürede başarıya ulaşarak kendilerini Formula 1 dünyasına kabul ettirdiler.Ancak bu değişim sonrasında spora gelen her genç pilot Button ve Villeneuve kadar şanslı değildi.Bende bu yazımda bu gölgede kalan pilotlardan bahsedeceğim;

Alexander Wurz
1996 yılında Le-Mans 24 Saat yarışını kazanan bir ekipteki en genç pilot olma rekorunu kıran Wurz 1997'de Benetton'la Formula 1'e adım attı.İlk sezonunda sadece 3 yarışa çıktı ve sezonu 4 puanla kapattı.Bu etkileyici performansla Benetton'la 1998-1999-2000 yıllarını kapsayan 3 sezonluk bir kontrat yapan Wurz ilk sezonunda oldukça iyi bir performans sergileyerek 17 puanla sezonu 8. sırada noktaladı.Devam eden sezonlarda Benetton'ın performansının da etkisiyle sönük performanslar sergiledi ve 2001 yılında McLaren'la test pilotu olarak anlaştı.Test kısıtlamaları olmayan bu sezonlarda Wurz deneyimli Hakinen'in de takımdan ayrılmasıyla otomobili geliştirecek pilot rolünü üstlendi.2004 sezonunun ortasında Jaguar'ın pilot kadrosundaki sorunlardan dolayı kendisine teklif götürüldü ancak McLaren 2005 otomobilini geliştirdiği için Wurz'a yarış izni vermedi.Bu yarış koltuğu fırsatını kaçıran Wurz 2005 sezonunda Juan Pablo Montoya'nın sakatlığı nedeniyle San Marino Gp'sinde şans buldu ve 3. olarak podyuma çıkan Wurz yaptığı binlerce kilometrelik test sürüşü sayesinde hiç körelmediğini gösterdi.2005 sezonu sonunda McLaren'la kontratı biten Avusturya'lı Pilota Williams ve David Richards'ın Prodrive projesinden yarış koltuğu teklifleri geldi.2006 sezonda test pilotu ve 2007'de yarış koltuğu opsiyonuyla Williams'la anlaştı.Formula 1'de ki son aktif yarış sezonu olan 2007'de Kanada Gp'sin de 3. olarak bir podyum zaferi elde etti ve 13 puan toplayarak sezonu 11. olarak noktaladı.Sezonun son yarışı olan Brezilya Gp'sinden önce emeklilik kararı alan Wurz beklenmedik şekilde 2008 ve 2009 sezonları için test pilotu olarak Honda'yla anlaştı.Takımın 2009 otomobilini geliştirmekte büyük rol üstlendi.Ancak Honda'nın küresel krizi sebep göstererek 2009 sezonunda yarışmayacağını açıklamasıyla Formula 1 kariyerine nokta koydu.2009 sezonunda takımı devralan Ross Brawn takımın 2009 için geliştirdiği araçla şampiyon oldu.Şu anda aktif yarış kariyerine Le-Mans serisinde devam eden Wurz 2009'da Peugeot'yla LMP-1 sınıfında Le-Mans 24 saat zaferi ve 2011'de Spa 1000 Km zaferi elde etti.2012 için Toyota'nın yeni Le-Mans projesiyle LMP-1 Hybrit sınıfında Le-Mans 24 Saat yarışına katılacağı açıklandı.

Anthony Davidson
2001'de İngiltere F-3000 şampiyonasında ki başarısıyla gözleri üstüne çeken Davidson aynı sezon BAR takımıyla test yapma şansı buldu ve takımın 2002, 2003 ve 2004 sezonlarında test pilotluğunu yaptı.2002 sezonunda deneyim kazanması için Minardi'ye gönderildi ve çıktığı 2 yarışta da puan alamadı ve BAR takımına geri döndü.Takımın 2004 sezonunda 2. olmasını sağlayan otomobilinin gelişiminde büyük rol üstlendi ve cuma antrenmanlarında ki hızıyla ilgi çekti.2005 sezonu için Williams takımından beklediği yarış koltuğu teklifini aldı.Ancak BAR takımın Takuma Sato'dan verim alamaması nedeniyle Davidson'dan takımda kalmasını istedi.Davidson bunun üzerine Williams'ın teklifini geri çevirdi ve test pilotu olarak BAR'da kalmayı tercih etti.2005 sezonunda Sato'nun yerine şans bulduğu Malezya Gp'sinde 2. turda motor arızası nedeniyle yarış dışı kaldı.2006'da Honda adını alan takımda test pilotu olarak kalan Davidson takımın 2007 yılında destek vererek kurduğu Super-Aguri takımında yarış koltuğuna oturdu.2007 ve 2008 sezonlarında katıldığı 21 yarışta hiç puan alamadı ve Le-Mans serisinin yolunu tuttu.2009 yılında Aston Martin'le Le Mans 24 Saat yarşına katıldı ve 2010 ve 2011 için Peugeot'nun LMP-1 kategorisinde Le-Mans Series ve ALMS kadrosunda yer aldı.2011 sezonu için Virgin ve Lotus takımlarıyla yarış koltuğu görüşmeleri başarısız olan Davidson Mercedes GP ile test pilotu olarak anlaştı ve Formula 1'e geri döndü.İngiliz pilotun 2012 sezonu için Mercedes Gp ile anlaşması devam ediyor.

Murat Özkurt
Devam edecek...

29 Aralık 2011

2011 Formula 1 Sezon Değerlendirmesi - Bölüm 3: Ferrari, Mercedes ve Lotus Renault

Formula 1 sezon değerlendirmelerimin bundan sonraki bölümlerini gerek takvimin sıkışması gerekse yazması ve okuması bir işkenceye dönüşmeden birleştirerek yazma yolunu tercih ettim.Değerlendirmenin bu bölümünde Ferrari, Mercedes ve Lotus Renault takımlarının 2011 sezonlarından notlarımı paylaşacağım;

Santander Scuderia Ferrari
Biliyorum ki birçok okuyucu bana kızacak ama biz izleyiciler açısından en şaşırtıcı olan takımın sezon öncesinde 2011'i domine edecek bir otomobille geliyoruz açıklamasıydı.Testler sırasında McLaren'ın yaşadığı sorunlar ve Red Bull'un hızını saklamasıyla takımdakiler bu aşırı iyimser açıklamaya kendileri bile inanmış olsalar gerek ki kimse bu muhafazakar tasarımlı aracın şampiyonluğa ulaşamayacağını düşünmedi.Silverstone'da ki tek yarışlık egzos beslemeli difüzör yasağı da olmasa takım uzun yıllar sonra ilk kez bir sezonu galibiyetsiz noktalayacaktı.
Tüm bu başarısız hamleler içerinde takımın kazandığı puanları hak etmesini sağlayan faktör Fernando Alonso'ydu.İspanyol pilotun birçok yarışta kendisinden daha hızlı olan takımlarla verdiği mücadele, ve takım arkadaşı Felipe Massa'yı adeta ezmesiyle takıma hızlı bir aracı hak ettiğini gösterdi.
2011 Felipe Massa içinse unutmak isteyeceği bir sezondu.Aldığı 118 puanla Alonso'nun aldığı puanların yarısından az puan toplaması ve bunun Alonso'nun performansından çok kendi zayıf performansından kaynaklanması kendisi için çanların çalmaya başladığının göstergesi.


Petronas Mercedes Grand Prix
2009 sezon sonunda Mercedes'in uzun yıllardır ortağı olduğu McLaren'ı terkedip Brawn Gp'yi satın alma kararı verdiğinde buna anlam verememiştim.2005 sonrası F1'de kuralların yarattığı durum yeni girişimlerin başarı şansını oldukça azalttı.Bu tespitin tek istisnası Red Bull diyebiliriz.Fakat Mercedes'in bir otomobil üreticisi olarak spora Red bull'un yaptığı yatırımı yapmayacağı aşikarken bir F1 organizasyonu oluşturmaları burada kalıcı olmayı planladıklarını düşündürüyor.Bu sebeplerden ötürü ki Mercedes'in bu sene şampiyonluk rekabetçiliği sergileyememesi beni şaşırtmadı.Buna rağmen takımın operasyon anlamında ki başarısı da göz ardı edilemeyecek kadar iyiydi.
Nico Rosberg bilinen pilotaj stilinin getirdikleriyle beklendiği gibi istikrarlı bir sezon geçirdi.Kimi yarışlarda sıralama performansıyla Ferrari ve McLaren'ları geride bırakması ve düzenli yarış performansıyla top class pilotlar arasında olabileceğini artık kanıtladı.Uzun yıllardır beklediği yarış galibiyetini bulması onun önündeki son basamağı da aşıp ileriye bakacak özgüveni bulmasını sağlayacaktır.
Michael Schumacher'in kaybettiği 3 yılın form eksiğini kapatarak bu sene kendi performansına ulaştığını düşünüyorum.Schumi'nin dönüşüyle başlayan 2. kariyerinde yaşının getirdikleriyle şampiyonluk performansı göstereceğini düşünmüyorum.Bununla birilikte dönüşüne oldukça sevindiğimi de söylemeliyim.Schumacher tarihin en başarılı pilotu olmasının yanı sıra Formula 1'in ve motorsporlarının dünyadaki en büyük elçilerinden biri.Kariyerini tekrar noktalamadan önce alacağı bir kaç podyum hatta belkide bir yarış zaferi hem kendisini hem de biz izleyicileri tatmin edecektir.


Lotus-Renault Grand Prix
Takımın bir sene öncesiyle başlayan yeni yapılanmasıyla birlikte Robert Kubica'yı kadroya katması oldukça beğendiğim bir hamleydi.2011 sezonu öncesi takımın oldukça radikal ve yenilikçi tasarımı duyulduğunda fanları oldukça heyecanlandırmıştı.Fakat sezon öncesi Kubica'nın ralli kazası ve sezonu kaçırması takımında sonu oldu.Takımın sezon başında aldığı 2 podyumla otomobilin aslında ne kadar rekabetçi olduğunu da görmüştük.Ancak takımın otomobili kendisine özel geliştirdiği Kubica'nın olmaması ve üstüne de Nick Heidfeld'den vazgeçmeleri kendilerine tahmin ettiklerinden fazlasına maloldu.Takım sezonun ikinci yarısında yaşadığı performans düşmesi akıl alır gibi değildi.Beşinciliği Force India'dan son anda kurtarmaları en azından seneye ki pilot seçimlerinde ders almalarını sağladı.
Pilotlar hakkında fazla söyleyecek bir şey olduğunu düşünmüyorum.Nick Heidfeld'e kendisine büyük haksızlık yapıldığını tekrar gösterdi.Şampiyonluk seviysesinde bir pilot olmadığı zaten biliniyor ancak bu sene Lotus-Renault için biçilmiş kaftandı.2011'de gridde yer bulamayacağı net gibi ve BMW'nin DTM projesiyle ilgilendiğine göre sanırım kendisini F1'de yarışırken son kez gördük.
Bruno Senna'yı gridde görmek beni sevindiriyor.Sahip olduğu soyadı ve manevi miras için F1'de olması güzel ancak Lotus-Renault gibi üst sıraları hedefleyen bir takım için yeterli seviyede olmadığı fikrindeyim.Buna rağmen orta sıra takımları için ideal bir savaşçı.28 yaşında olması ve yetenek bağlamında gelişemeyecek olması açısından O'nun için şampiyonluk zamanının geçtiği fikrindeyim.
Vitaly Petrov'un spora Rusya'da ki F1 izleyicisi sayısının arttırmak ve yarıştığı takıma getirdiği sponsor geliri haricinde hiçbir faydası yok ama kendisinin 2012'de de kontrat sahibi olması beni şaşırtmaz.


Murat Özkurt